26 Ocak 2014 Pazar

Geleneksel Medya ve Sosyal Medya Arasında Farklar

İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin başına bela olan medya derslerinin birinci ayağı olan sosyal medya ve geleneksel medya üzerine hazırlamış olduğumuz makalemizi iftihar ile sunarız.


Geleneksel Medya

Geleneksel medya; Geleneksel, yani yazılı ve görsel basın (Gazeteler, Dergiler, Televizyon), olayların bu kanallar vasıtasıyla insanlara haber olarak duyurulduğu ve bu yolla iletişim kurulan bir ortamıdır. Bu yayın organları genel olarak tek yönlü bir iletişim sürdüren yani bir nevi propaganda yapan ve gerek yayınlanan içeriğin, gerekse yapılan reklam ve duyurularının tam olarak hangi kitleye, nasıl ulaştığını ve bu çalışmaların sonuçlarını ölçümleyemeyip, sonuçlarını analiz edemeyen bir yapıdadırlar.


Geleneksel medyada birey olarak sadece tüketiciyizdir. Medya içeriğini(Haber, Eğlence, Görüntü gibi)üretenler, bize tüketmek üzere bunları sunarlar ve karşılığında biz bunları tüketir ve yorum yapamaz, içerik üzerinde değişiklik yapamaz ve yayınlayamayız. Direkt olarak bağlantımız yoktur ve üretenler ve tüketiciler farklı kişilerdir.

Geleneksel Medyaya, Kitle iletişim araçları dememizde çok yanlış olur, çünkü artık kitle iletişim aracı vazifesini üstlenen bilgisiyar bir sosyal medya kanadı olarak karşımızdadır, yani geleneksel medya sosyal medya öncesinde bizim karşımıza çıkmış medya organlarıdır.


Geleneksel Medyanın Özellikleri

1. Geleneksel Medyanın yayın organları çok büyük kitleleri kapsamaktadır.
2. Tek taraflı medyadır. (Sadece Yayın)
3. Maliyeti yüksektir.
4. Sonuç her zaman için daha net olur.

Yeni Medya (Sosyal Medya)
Yeni Medya; gelişen bilgisayar, Internet ve mobil teknolojisi ile ortaya çıkan, kullanıcıların zamandan ve mekandan bağımsız bir şekilde interaktif olarak etkileşimde bulundukları sanal medya ortamıdır. Geleneksel medya dediğimiz, yazılı ve görsel basında yani gazete, televizyon ve diğer araçlarda, iletim tek yönlüdür. Ancak, yeni medya araçlarında hedef kitle ile karşılıklı etkileşim mevcuttur.

Belli başlı yeni medya araçları mobil iletişim, Internet tabanlı medya, sosyal medyadır.
Yeni medya kavramı Türkiye’de son birkaç yılda kullanılmakla beraber, dünyada biraz daha geriye gidiyor. Türkiye’de en önemli bölümleri internet gazeteciliği, sosyal networkler(facebook, friendfeed, twitter) özellikle yeni hizmete giren mobil 3G teknolojisidir.

“Yeni” olarak belirttiğimiz kavram aslında mesaj değil, ortamdır. Tarih boyunca insanlar ve toplumlararası bir mesajlaşma olmuştur. En ilkel mağara duvarları yazılarından tutalım da günümüz son sürat teknoloji iletilen bilgiye kadar, temel amaç hep mesajın taşınması olmuştur. işte bu bağlamda bilginin taşınması “günümüz” itibarı ile “yeni” ortamlar ve mecralar ile taşındığından dolayı “yeni medya” kavramı ortaya çıkmıştır.

Yeni Medyanın Özellikleri


Yeni medyayı geleneksel medyadan farklılaştıran özellikler;

Yeni medyayla birlikte, hızı ve kapsama alanı geleneksel medyanın önüne geçen; düzeyi ve etkinliği sözlü iletişimdeki kadar olmasa bile, bilginin istenildiği anda seçilebildiği, adreslenebildiği, paylaşılabildiği ve geri bildiriminin anında yapılabildi­ği bir “sanal” etkileşim çerçevesi sunan; bilginin kolayca depolanabildiği çok bü­yük miktarlarda bir belleğe sahip yeni bir iletişim biçimi ortaya çıkmıştır. Bu ileti­şim biçiminin özellikleri çoklu ortam (multimedia), etkileşimlilik (interactivity), yayılım, sanallık (virtuality), kitlesizleştirme, asenkron olabilme onu geleneksel medyadan ayıran ve onun “yeni” olarak tanımlanmasını da sağlayan özelliklerdir.



Çoklu ortam (multimedia)

Bir basılı gazetenin içinde haberlerin görüntülerini görmek, seslerini duymak ya da televizyonda bir haber izlerken bir köşe yazarının o haberle ilgili yorumunu iste­nildiği an televizyon ekranından okumak etkili olabilirdi. Gerçekte bugün aynısı olmasa da bunlara benzer iletişim ortamlarıyla karşılaşmaktayız; tabii ki sayısal ile­tişim ortamlarının içerisinde.

Bütün bilgiler “bit”lerden oluştuğu zaman, yani sayısal olduğunda, farklı medya türlerini bir araya getirmek kolaylaşmaktadır. Çünkü sesler, görüntüler, metinler türdeş bir yapılanmayla aynı nüveye, 0 ve 1′lere, dönüşmüştür. Dolayı­sıyla bu bilgileri aynı iletişim ortamı ya da tek bir iletişim aracı içerisinde kul­lanmak mümkündür.

Çoklu ortam, çok sayıda iletişim aracı arasındaki bağlantıların etkileşimli tek bir iletişim ortamında ya da çok sayıda iletişim ortamı arasındaki bağlantıların etkile­şimli tek bir iletişim aracında gerçekleşmesidir. Ses, görüntü ve metin bilgileri bir bilgisayarda, bir CD-DVD ortamında ya da internet gibi bir ağ yapılanması üzerin­de kolaylıkla birleştirilip etkileşimli bir şekilde kullanılabilir.

İnternetin yanı sıra kablolu ve etkileşimli televizyonlar, IPTV, Mobil TV gibi yeni medya ortamları sayısal teknolojinin sağladığı çoklu ortam özelliği sayesinde seslerin, metinlerin ve görüntülerin birbiri içerisinde yapılandırılmasını ve etkileşimli kullanılmasını sağlayarak devrim niteliğinde bir gelişmeyi işaret etmektedirler.

Yeni medya, sayısal dünyanın bu özelliğini etkin bir şekilde kullanarak bugü­nün “3. nesil (3G) cep telefonları”nda en ileri düzeyine ulaşmıştır. Artık insanlar cep telefonları aracılığıyla nerede olurlarsa olsunlar ana terminallere bağlanıp bil­gi alışverişi yapabilmekte, internete bağlanabilmekte, televizyon izleyebilmekte, sadece ses, fotoğraf ve metin değil aynı zamanda hareketli görüntü iletimini de ko­laylıkla yapabilmektedir.


Etkileşimlilik (interactivity)

Bilgisayar sistemlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, “bir bilgisayar programı ile bir insan arasında oluşan diyaloğa” etkileşim denmiştir. Ancak tanım yeni iletişim tek­nolojileri ve yeni medyanın ortaya çıkışı ile biraz geliştirilmiştir: “İletişim sürecine etkileşim amacıyla katılmış, teknik düzenlemeler vasıtasıyla izleyici ve alıcının kay­nak olabilmesi veya program içeriği üzerinde kontrolünü arttırmasıdır.”

Buradan hareketle, alıcı ile kaynak arasındaki aracın kendisi bu etkileşimi anın­da ve karşılıklı olarak sağlamak için tasarlanmıştır. Böylece, kullanıcı, aracın üze­rindeki bilgiyi istediği anda ve istediği gibi denetleyebilmekte, bilgi kaynağına ge­ri bildirimini anında göndermekte ve böylece kaynağın alıcı, alıcının kaynak oldu­ğu sürekli çok yönlü bir iletişim sağlanmış olmaktadır.

Kimi uzmanlar insan ile bilgisayar ara yüzlerinin zaten doğal etkileşime sa­hip olduklarını söylerler. Bilgisayar klavyelerini ve farelerini kullanarak veri gi­rişi yapmak, program menülerini kontrol etmek etkileşim anlamına gelmekte­dir. Diğer taraftan, metinlerin yazılı dökümlerinin alınması, görüntülerin, vide­oların ve metinlerin ekranda izlenmesi, seslerin işitilmesi de etkileşimin veri çı­kış biçimleridir.

Diğer taraftan geleneksel medyadan farklı olarak yeni medyanın iletişim araç­larından olan Etkileşimli TV, İstediğini İzle, Öde ve İzle, Mobil TV gibi sistemlerde de aracı farklı şekillerde kontrol etmek mümkün olabilmektedir. Örneğin, istenilen içeriğin seçilmesi, istenildiği anda izlenmeye başlanması, istenildiği anda durduru­lup sonra tekrar devam edilebilmesi, içeriklerin çoklu ortam özelliklerinin kullanıl­ması, ticari işlemlerin yapılması, geri bildirimlerin anında araç üzerinden gönderil­mesi mümkün olabilmektedir. Böylece, geleneksel medyanın gazete, radyo, tele­vizyon gibi iletişim araçlarından farklı olarak alıcı ile verici arasında doğrudan et­kileşime sahip olan bir iletişim gerçekleşmektedir. Yeni medya sistemi bu etkile­şimlilik üzerine kuruludur ve doğrudan, alıcının isteklerini karşılayan bir mantık üzerinde işlemektedir.

Kısacası sayısal medyanın amaçlan çerçevesinde bakıldığında, etkileşim aşağı­daki üç özellikle tanımlanabilir;

1. E-postaların, çevrim içi (online) la flamaların ve konuşma gruplarının oluş­turduğu, basit bir internet ağıyla ve bilgisayar yazılımı aracılığıyla insanın sü­rekli ve etkileşimli iletişim içerisinde olduğu bir diyalog.

2. Cevap verme süresinin birkaç saniyeden daha uzun olmadığı eş zamanlı bir diyalog.

3. İzleyicinin ya da alıcının, izlediği medya içeriği üzerinde kontrolünün oldu­ğu bir iletişim ortamı.



Hipermetin (Bağlantılı metin)


Yunancadan türetilmiş olan “hiper (hyper)” kelimesi, üzerinde, ötesinde ya da dı­şında anlamını taşımaktadır. Hipermetin, bir metnin kendisinin üstündeki, ötesin­deki ve dışındaki diğer metinlere bağlantılar ağı sağlayan metindir. Bunu anlaşılır kılmak için akademik alandan örnek verilebilir; bir akademik çalışmada gelenek­sel anlamıyla dipnotlama, indeksleme ya da kaynakçalar ve sözlükler, diğer bir de­yişle bir kitabın yol gösterici araçları, hipermetnin öncülleridir.

Bilgisayar teknolojisinin gelişimi içerisinde bakıldığında da, herhangi bir sözel, görsel ya da işitsel bilgi, kendi içerisinde, başka bilgileri ağ bağlantısı yoluyla işa­ret ediyor ve bunlara ulaşım olanağı veriyorsa bir hipermetindir. Hipermetin, me­tinlerin birbirine bağlanmasını sağlayan bağlantıları (link) kullanarak kişinin bilgi­ye, kendine özgü yollarla erişmesine imkan tanıyan bir yapıdır ve tümüyle etkile­şimli olarak kontrolündedir. Örneğin, internet üzerinde, farklı bilgisayarlar üzerin­deki sayfaların birbirleriyle bağlantısı vardır. Bu bağlantılara tıklandığı zaman bir başka web sayfasına ulaşılır. Bu şekilde içinde başka sayfalara bağlantı içeren do­kümanlara hipermetin (hypertext) adı verilir. Bu bağlantıyı sağlayan objeye de hi­permetin bağı (hyperlink) denir. Hipermetin bağı, yazı ya da grafik bir öge olabi­lir. Hipermetin yapı, web ortamına etkileşimli bir yapı kazandırmıştır. Dünya üze­rinde farklı sunucularda bulunan web sayfalarının birbirine hipermetin bağı ile bağlanmasıyla dünyayı saran, küresel bir yapı oluşur.

Sayısal olarak kodlanmış bir metnin herhangi bir parçası kolaylıkla sayısal olan başka bir metne ya da parçaya geçiş yapabilir. Böylece bir metnin her bir parçası okuyucu ve alıcıdan eşit uzaklıkta olabilir. Geleneksel video gibi analog bir sistem­de, kayıtlı manyetik bandın 10. dakikasındaki bir görüntüye ulaşmak için makara­nın o görüntüye kadar ileri ya da geri sarılması gerekir. Halbuki bu bilgi sayısal olarak kodlandığında görüntüye ulaşmak “anlık” bir sürede olacaktır. Böylece tüm sayısal teknolojilerde herhangi bir yerdeki herhangi bir bilgi başka bir konumda yapılanmış bir bilgiye bir bağlantı (link) aracılığıyla anında ulaşabilir.

Yeni medyanın çoklu ortam, hipermetin, etkileşim gibi başlıca özellikleriyle birlikte analog içeriğin sayısala dönüşmesi kitle iletişiminde farklılıklar yaratırken, kimi özellikler ise geleneksel biçimlerle benzerlik göstermektedir.

Web Sitesi


Web sitesi, web üzerindeki sayfalar; metin, görsel ve animasyon şeklinde ziyaretçisine bilgi aktaran veya hizmet sunan sayfaların tümünü kapsayan bir doküman topluluğudur. Ziyaretçiler bir web sitesine, HTTP veya HTTPS protokollerinde aşağıdaki bileşenlerden oluşan benzersiz bir adresi kullanarak erişirler:

www : World Wide Web

alanadi : Domain Name Domain_Name_System : alan adı

com : TLD Top Level Domain yani üst seviye alan adı

Bu adres gerekli dosyalara ulaşımı ve sergilenmesi sağlanarak ziyaretçiye görsel sunum şeklinde hizmet verir. Ayrıca web siteleri çok güncel kullanılmamasına rağmen özel bir ip adresinden de sergileme hizmeti verir.

Web sitesi türleri

Bir Web sitesi statik veya dinamik olabilir:

Statik web sitesi

Statik bir Web sitesi, monoton veya az güncellenen sitelerdir. İçerik sık bir şekilde değişikliğe uğramaz. Genellikle uzun süre değişiklik olmayacak olan sitelerdir. Ziyaretçi veya üye katkısı yok denecek kadar azdır. Site tamamen siteyi oluşturan kişi tarafından düzenlenebilir. Statik Web sitesini oluştururken;

HTML

XHTML

DHTML

CSS

SWF

JAVASCRIPT ve hatta JQUERY kullanırız.

Yazılım Dilleri İle Sayfa Mizampajı ve Navigasyonu

Photoshop ve FIREWORKS gibi görsel grafik editörleri kullanarak mizanpajlar da kullanılarak GIF, JPEG ve PNG formatlarındaki görsel dokümanlar ile ziyaretçinin tarayıcılarında izlenmesi sağlanır.

Statik web sayfası/sayfaları, sayfaları oluşturan birey tarafından değiştirilmedikçe herhengi bir güncellemeye maruz kalmayarak en son yapılandırıldığı gibi bilgi veya görsel sunum aktarımı sağlar

Dinamik Web Sitesi

Dinamik bir Web sitesi, her kullanıcı için ya da her ziyarette özel olarak oluşturulabilir. Dünya üzerindeki her kullanıcı, bir siteye kendi kullanıcı adıyla girdiğinde diğer kullanıcılardan farklı bir içeriğe erişebilir. Bu farklı içerik, Web sitesinin renkleri, teması, müzikleri, sitedeki yetki derecesi vb. şeklinde olabilir. Günümüz internetindeki popüler siteler dinamik sitelerdir. Bu dinamikliği oluşturmak için dünyada kullanılan farklı diller vardır.

Dinamik bir Web sitesinde kullanılabilen dillerden bazıları şunlardır:

ASP.Net

ASP

PHP

JSP

CFM

Sayfaların dinamik, yapımcı veya ziyaretçi tarafından sürekli güncellenebilir olmasını sağlayan bu yazılım dilleri; yapımcı ve yazılım dillerinin geliştiricileri tarafından sağlanan yenilikler ile kendilerini geliştirmektedir.

Microsoft firması tarafından geliştirilen ASP.Net ve ASP nin belli bir kesim tarafından kabul edilip kullanılmasının yanı sıra günümüzde PHP olarak adlandırılan ve belide en çok kullanlan betik ve programlama dili de bir hayli yaygın olarak kullanılır.

Sayfalardaki içeriğin dinamikliği için bu kullanılan yazılım dillerine yardımcı ve hatta tüm sayfaların dinamik bir şekilde kullanılmasını sağlayan JavaScript, Jguery, Flash, Silverlight gibi gerçek zamanlı veri akışı dillerde kullanılabilir.

2008 yılı başlarında Web 2.0 adlı bir kavram doğmuştur. Bu kavram yeni nesil web sitesini ifade eder. Hız ve kodlama olarak çok değişen bir şey olmamakla beraber; renk uyumu, daha zarif geçişler, yuvarlak köşeler, kontrast renklerin bir arada bulunması gibi kombinasyonlarla oluşturulan sitelerdir.

Blog nedir?

Blog, genellikle güncelden eskiye doğru sıralanmış yazı ve yorumların yayınlandığı, web tabanlı bir yayını belirtir. Çoğunlukla her gönderinin sonunda yazarın adı ve gönderi zamanı belirtilir. Yayıncının seçimine göre okuyucular yazılara yorum yapılabilir. Yorumlar, blog kültürünün çok önemli bir dinamiğidir; bu sayede yazar ve okuyucular arasında iletişim sağlanır. Bunun dışında, geri izleme (trackback) mekanizmasıyla, belirli bir yazı hakkında yazılan diğer yazıların belirlenebilmesi de mümkündür.

İlk bloglar elle yazılıp güncellenirken, bugün bu iş için özel yazılmış yazılımlar kullanılmaktadır. Bu yazılımlardan bazıları bir blog servisi sağlayıcı sitenin alt alan adları olarak yaratılabilen, bazıları ise kullanıcının kendi sunucusuna kurup çalıştırması gereken yazılımlardır.

Blogun Geçmişi
Blogların içeriği geleneksel internet içeriğinden farklılık gösterdiği için sadece bloglar için kurulmuş özel indeksleme mekanizmaları ve arama motorları bulunmaktadır. Technorati en başarılı blog teknolojilerinden biridir. Ayrıca Google Blog Search adında bir blog arama motoru işletmektedir. 2005 yılında Verisign tarafından satın alınan Weblogs.com, dünyanın en büyük blog ping servisi olarak tüm internet indeksleme mekanizmalarına veri sağlamaktadır.

İnternet ile ilgili ciddi bir araştırma kurumu olan Jupiter Research'ün 2005 yılında yaptığı bir araştırmasına göre, blog sitesi sahiplerinin yarısının yıllık geliri 60.000 doların üstünde; blog okuyanların %60'ı erkek ve blog okuma alışkanlığı olanların %73'ü 5 yıldan uzun süredir internet bağlantısına sahip. Blog okuyanların %28'i blog okumak için RSS kullanıyor. 2005 sonunda yapılan başka bir araştırmaya göre de internet kullanıcılarının %38'i blog kelimesinin anlamını bildiklerini, %27'si ise blog okuduklarını belirtmiştir

Blogların kullanımı 1999 yılında Blogger'ın bu hizmeti vermeye başlaması ve kısa süre sonra bunu ücretsiz hale getirmesi ile yaygınlaşmıştır. 2003 yılı Şubat ayında Google, Blogger'ı satın aldı ve Google araç çubuğuna, ziyaret edilen sayfanın adresini doğrudan bloga girmeyi sağlayan 'Blog This!' tuşu yerleştirdi. İngilizce bilen çoğu kişi ilk defa bu düğme sayesinde bloglar ile tanışmıştır.

Blogger ile aynı zamanlarda kurulan LiveJournal, sadece belirli kişilerin okumasına izin verilebilen blog sayfaları sağlayarak popüler olmuş bir blog sitesidir. Halen en çok blog yaratılan sistemlerden biri olan LiveJournal, yazdıklarını herkesle paylaşmak istemeyen ve grup bağlarına önem veren kişiler tarafından tercih ediliyor.

Blog türleri

Kişisel
İnternet üzerinde bireysel olarak oluşturulan, genel veya belli bir odak noktası olan blog çeşididir. Büyük oranda blog yazarının ismini veya takma adını alırlar. Yazarın bireysel günlüğü olmak dışında gündemi kendi kalemi ile yansıttığı ortamdır. Bu tür bloglar çok fazla deneyimi olmayan kişilerin bile kullanabileceği ve sayfalarını düzenleyebileceği yapıdadır ve daha çok günlük olarak kullanılırlar. Kişilerin günlük yaşamda yaşadıkları olayları, karşılaştıkları durumları okurlarıyla paylaşmasını sağlar. Bloglarda en fazla rastlanan türdür. Kişisel bloglar özelliklede son dönemde oldukça büyük yaygınlaşma göstermiştir.

Temasal
Bir alanda yazılan gönderilerin yer aldığı, belirli bir konuda uzman kişilerin yazdığı ve düzenlediği bloglardır. Politika, pazarlama, yemek, internet, ekonomi, tasarım, fotoğraf,programlama dilleri, blogger temaları ve benzeri konularda odaklanmış bloglar bulunmaktadır. Türkçe olarak yayınlanan bloglarda en fazla ilgiyi yemek ve blogger eklentileri konulu bloglar çekmekte, sayı olarak ise bilgisayar blogları göze çarpmaktadır.

Topluluk

Üyelik sistemine sahip olan ve bu üyelerin yazdıkları gönderilerden meydana gelen bloglardır. Komünite olarak da adlandırılan bu türdeki blogların çoğu kendi sunucularındaki blog yazılımını kullanmaktadır. Tarihsel olarak ise, LiveJournal'da oluşan bir kültür mirasını devam ettirmektedirler..

Kurumsal
Şirketlerin kendileri ile ilgili haber ve duyurularını daha samimi bir şekilde halka açtıkları bloglar dünyada ve iş hayatında giderek önem kazanmaktadır. Türkiye'de az sayıda olsa da bazı şirketler şirket bloglarını hizmete sunmaya başlamıştır. Aslında yeryüzündeki akım, şirketin doğrudan değil, samimi karakterdeki bazı çalışanların desteklenmesi yoluyla bloglamaktır. Hatta en ünlü şirket bloglarını tutan Microsoft çalışanları, samimiyetlerine inandırmak için ara sıra rakip firmaların ürünlerini de övmekte, reklamını yapmaktadır.

Blog Konferansı
2008'deki Blog Konferansı 2008

Blog (Ağ Günlüğü) Konferansı 2007 yılında Microsoft Türkiye ana sponsorluğunda düzenlenen ve Türk blog yazarlarının buluştuğu organizasyondur.

İlk toplantı 6 Kasım 2007 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde gerçekleştirilmiş, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan gibi konuşmacılar yer almıştır.

2008 yılında ikincisi olarak yapılan Blog Konferansı ile birlikte aynı zamanda Microsoft'un düzenlemiş olduğu Blog Ödülleri'de düzenlendi. Galatasaray Üniversitesi Bilişim Kulübü'nün desteği ile Konferans ve Blog Ödülleri, Galatasaray Üniversitesi Coşkun Kırca Salonu'nda gerçekleşti. Konferansta Türk blog dünyasından birçok kişi konuşma yaptı. Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Vedat Çakmak ve Microsoft Türkiye Teknoloji Pazarlama Yöneticisi Nuri Çankaya gibi isimlerde konuşmacılar arasında yer aldı.

Organizasyonun ana sponsoru Microsoft olmak üzere Vestel, Blograzzi, Kurumsal Haberler, Vodaco, MediaCat, Fikri Mühim,Galatasaray Üniversitesi Bilişim Kulübü, Ofis.net ve MDM Bilişim gibi firmalar yapmıştır.

Sosyal Medya ile Geleneksel Medya Arasındaki Farklar

Sosyal medya, geleneksel medyaya göre de bir takım farklılıklar gösterir ki bu farklılıklar günümüzde sosyal medya üzerine ilerleyen dijital marka iletişiminin, markaların neden sosya l medyada yer alması gerektiğinin de sebeplerini oluşturur.

Sosyal medya ile geleneksel medyanın farklılıkları:

- Sosyal medyada reklam hedeflemesi çok daha keskindir. Örneğin; Bir şirketin hedef kitlesinde 18-25 yaş grubu, bekar, erkek, üniversite mezunu, pop müziğe ilgi duyan kişiler olduğunu varsayarsak bu hedeflemelerin tamamını Facebook reklam hedeflemeleriyle yaparak direkt bu kişilere ulaşılabilir. Geleneksel medyanın aksine sadece bu hedeflemedeki kişilere ulaşıldığı için bu hem maliyet hem zaman tasarrufu demektir fakat geleneksel medyada reklam veren bir şirket hedefleme olarak en fazla TV kanalı, reklam saati, TV programı hedeflemesini reyting sonuçları ışığında yapabilir. Günümüzde reyting sonuçları Türkiye’de de sağlıklı olarak ölçülemediği için geleneksel medyaya reklam veren şirketlerin aklında her zaman ‘’acaba doğru hedeflemede miyim?’’ şeklinde bir soru yer almalıdır.

- Sosyal medyada maliyet geleneksel medyaya göre daha düşüktür. Bir blog açan, bir Twitter hesabı açan herkes sosyal medya üzerinden yayın yapabilir. Ürettiği veya paylaştığı içeriğin kalitesine ve ilgi çekiciliğine göre milyonlara ulaşabilir. Bu tip kişilere sosyal medyada ‘’fenomen’’ adı verilir ve dijital marka iletişimi yapan veya yapmayan şirketler bu kişilerin etki alanı genişliğini kullanarak kendi mesajını yaymak veya herhangi bir algı değişikliği oluşturmak istemektedir.

- Geleneksel medyanın araçlarını yani bir gazetenin köşesini ya da bir reklam alanını kullanmak için belli bir statüde, belli bir eğitimde olmanız; veya belli bir şirket arkasında olmanız gerekmektedir. Ancak sosyal medyada üstte de belirtildiği üzere yayın yapmak isteyen herkes yer alabilir. Herhangi bir eğitim gerekliliği bulunmamaktadır. Fakat bu da sosyal medyada çoğu zaman maalesef bilgi kirliliğine de yol açabilmektedir.

- Geleneksel medyada bir haber oluşturulduktan sonra değiştirilemez ancak ertesi gün düzeltmesi yayınlanabilir. Fakat durum sosyal medyada böyle değildir. Yanlış bir blog yazısı yazılırsa neredeyse hemen güncellenebilir. Tabii bu durumda, aleyhinizde içerik arayan rakipleriniz, düzeltilmemiş blog yazısının ekran görüntüsünü alarak sosyal medyada paylaşarak bu konuya daha çok ilgi çekmek isteyebileceği de unutulmamalıdır.

- Geleneksel medyanın okuyucuları, bu medyadaki herhangi bir haberle, haber yazarıyla anlık olarak iletişime geçemez. Okuyucu, yazara e-mail gönderip sadece bu okuyucu ve yazar arasında bir etkileşim olacak şekilde iletişime geçebilir. Fakat sosyal medyada okuyucu bir yazarın yazısına kendi yorumunuzu ekleyerek Twitter veya Facebook hesabında paylaşabilir; o yazının altına yorumunu ekleyebilir ve hatta yazar sayfasında Facebook yorum eklentisi kullanmışsa bu yorumunu kendi Facebook profilinin duvarında otomatik olarak paylaşarak tüm Facebook arkadaşlarının haberdar olmasını sağlayabilir.

- Geleneksel medyada iletişimde yayınlanan bir habere etki günler haftalar sonrasında gelebilmektedir. Bu da bu medyanın ne kadar statik bir yapıda olduğunu göstermektedir. Ancak haber geleneksel ya da sosyal medyada yayınlansa bile bu habere sosyal medyada anında tepki verilebilir. Tepki amacıyla yazılan yazılar Twitter’da ve Facebook’ta yüzlerce hatta binlerce defa paylaşılabilir. Twitter’da konuya ilgi çekmek isteyen etki alanı geniş insanlar tarafından hashtag (etiket) oluşturulup gündeme (trend topic) taşınabilir. Böylelikle konuyla hiç ilgisi ve bilgisi olmayan kişiler tarafından da maalesef bu öğrenilebilir


Geleneksel Medya Ve Sosyal Medya Birbirini Nasıl Besliyor?

İnsanlar arası iletişim; bilgi, duydu, düşünce, tutum ve kanallarla davranış biçimlerinin kaynak ile alıcı arasındaki bir ilişkileme yoluyla bir insandan (insanlardan) diğerine (diğerlerine) bazı oluklar kullanarak ve değişim amacı ile aktarma sürecidir. İletişim kurmadaki temel amacımız karşımızdaki kişiye anlaşılabilir mesajlar göndermek ve karşı tarafın tutum ve davranışlarında değişiklikler yaratmaktır. Medyanın çıkış noktası da aslında mesaj verdiğimiz kişinin tutum ve davranışlarında değişiklikler yaratma isteğinden gelmektedir. İnsanların varoluşlarından itibaren gereksinim duydukları bir içgüdü olan ‘’iletişim kurma ‘’ isteğinin temelinde bile tutum değiştirme içgüdüsü yatmaktadır. Medya bunun en kolay yapılabilecek yolu olarak düşünülebilir. Geleneksel medya araçlarından radyo, televizyon, gazete, dergi kitlelere ulaşma açısından kullanılan ve insanların bilgi alma isteklerini karşılayan iletişim kanallarıdır.

Bu bağlamda gazeteler ilk ortaya çıkışları itibari ile yereldirler. Ancak taşıdıkları gücün farkına varılması onlara ulus devletin siyasal sınırları içerisinde birlik ve beraberliği sağlamak üzere ulusal bir dil ile ulusal kimliğin inşası gibi önemli bir misyon yüklenmesine yol açtı. Sonraları aynı misyonu ortaya çıkış sırasıyla radyo ve televizyon üstlendi.

Radyo, televizyon, gazete ve dergi kullanımının yaygınlaşması ve ulaşılabilirliğinin kolaylaşması nedeni ile insanların bilgiye ulaşmak, gündemi takip etmek için bu mecraları kullanmaya başlaması geleneksel medyanın gücünü her geçen gün artmasını sağladı ta ki Dünya’da ve Türkiye’de internet kullanımın yaygınlaşmaya başlaması ve yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasına kadar. İnsanlığın geliştirdiği teknolojilerin ciddi maliyetleri vardı ve o maliyetleri karşılamak önemli çaba gerektiriyordu. Örneğin bir televizyon, radyo kanalı yada gazetenin yayın yapabilmesi ve bunun sürekliliğini sağlayabilmesi hatta marka olabilmesi için gereken maliyetler oldukça yüksekti. İnternet bu bağlamda giderek ucuzlayan bir iletişim teknolojisi olması nedeni ile kendi pazar payını giderek genişletmeye başladı. Bu genişlemeyle birlikte yeni bir medya mecrası ‘’Sosyal Medya ‘’ tanımı da ortaya çıktı. Sosyal medya; özünde diğer kişilerle internet üzerinden sohbet etme becerisi, insanların kendilerini yüz yüze iletişime oranla daha rahat hissetmeleri hatta farklı farklı kimliklere bürünebilmeleri sebebi ile hızla yayılmaya ve yeni bir mecra olmaya başladı. Hatta sohbet ettiğiniz paylaşımda bulunduğunuz insanlar giderek sizin pazarınız, müşterileriniz, meslektaşlarınız olmaya başladı. Sosyal medyanın bu şekilde de kullanabildiğini fark eden şirketler, markalar bu mecrayı hem şirketlerini tanıtmak hem reklam yapmak hem de müşterileriyle empati kurarak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kampanyalar başlatmaya başladılar. Kendini küçük ölçekli bir işletme olarak tanımlayan bir firma bile sosyal medyanın gücünü kullanarak kendini çok daha fazla müşteriye ulaştırabildi.

Şuanda sosyal medya ve geleneksel medya arasındaki tanımların farklı olmasına, sosyal medyanın geleneksel medya önüne geçtiğinin söylenmesine ve geleneksel medya ve sosyal medya arasında haber paylaşımında bir takım sıkıntılar yaşanmasına rağmen aslında birbirlerini besleyen, destekleyen ve büyümelerini hızlandıran iki medya alanı. Geleneksel medyanın beslenmesine en büyük katkıyı sağlayan televizyon şuanda twitter ve facebook’u da beslemekte. Özellikle çok fazla izlenen diziler ve tv programları hashtag kullanarak hem sosyal medyada bu programların konuşulmasını sağlıyor izleyici sayısını arttırıyor hem de bu programları izleyen kişilerde bu hashtagleri gördüklerinde sosyal medyada ne konuşuluyor


Merakından twitter ya da facebooka giriyor hata bazen yeni bir hesap açıyor. Köşe yazarlarının da sosyal medyada ilgi görmesi öncesinde yazdıkları gazetelerdeki köşe yazılarından kaynaklanmakta. Zaten var olan okur kitlelerinin dışında sosyal medyada da yazılarını paylaştıkları için hem var olan okurlarına hem de yeni okuyucu kitlesine bu şekilde ulaşabiliyorlar. Aynı şekilde ünlü kişilerinde tanınırlıkları geleneksel medya ile başlıyor ve sosyal medyada bu sayede bir sıfır öne geçiyorlar. Kimseye sosyal medyada kendilerini tanıtmak zorunda kalmıyor var olan çizgilerini korumaya çalışıyorlar. Sosyal medya erişilebilirliğinin kolay olması, bu mecrayı kullanmak için herhangi bir yeterliliğe sahip olmanın gerekmemesi sebebi ile bir adım önde gibi görünse de geleneksel medyanın beslenmesine en büyük katkısı olan televizyonun yerini alacak gibi görünmüyor ta ki internete bağlanabilen televizyon kullanımın artmaya başlamasına kadar.







Sosyal Panda Blog | Kaynak Gösterilmeden Yayınlanamaz.

Oğuzhan Koç

1 yorum: